20 Ağustos 2015 Perşembe

bi' kitap - bi' film - bi' dizi

bi' kitap
Sıcaktan ve okuyamama hastalığına -daha doğrusu üşengeçliğine- yakalandığımdan mıdır nedir bu aralar pek öyle ahım şahım bir kitap bitirmedim.bu yüzden de geçe aylarda okuduğum ve çok beğendiğim bir eseri sizinle paylaşmaktan mutluluk duyarım efem:)
Dünya Bu Kadar
                             
Mahir Ünsal Eriş'e  Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ve Olduğu Kadar Güzeldik kitaplarının  yazarı olduğundan ve 80ler 90lar her zaman yaşadığımız çağa nazaran daha çok dikkatimi çektiğinden aşinaydım ama iki kitabını da okumamıştım.-hikayeleri ne zaman okusam damağımda acımtrak bir tat bırakıyor ve bunun nedenini hala bulamadım.- Okumayı istediğim ve yazı stilini merak ettiğim bu yazarla bir kere da Kafkaokur'un 3.sayısında karşılaşınca 'Okumak farz oldu artık' dedim ve raflarda romanını çıktığını görünce hemen edindim kitabı.
Dünya Bu Kadar ile ve Mahir Ünsal Eriş'in yazı stiliyle tanışmam böyle oldu.
Kitap hakkında yazmadan önce şunu söylemek istiyorum:Düşünce şekli farklı olan insanları her zaman daha dinlenesi veya konuşulası bulmuşumdur,eh bu insanlarla tanışmak yada onları bulmak da çok zor oluyor tahmin ettiğiniz üzere.İşte bu yazar o insanlardan biri.İster röportajlarında ,ister söyleşilerinde, isterse yazdıklarında bunu derinlemesine hissediyorsunuz.
Geçelim kitabımıza.Kitap birbirine geçmiş çok sayıda hayatı büyük bir ustalıkla gözümüzün önüne seriyor.Bağlı olduğumuz ve hayatımızın belki de sadece birkaç saniyesinde yer etmiş insanların bizimle bağlantıları ne olabilir,onları oraya ne getirmiştir,ilerleyen zamanlarda onlarla alakalı olan kaç insanla iletişim kuruyoruz ?Bu sorular kitap başladığı andan itibaren dönmeye başaldı beynimde.Aslında kitabın başlığı da gayet açıklıyor olayı ''dünya bu kadar'' 
Yazarın  yalın ve arkasında puslu bir hüzün bırakan bir anlatımı var,belki de o yüzden bu deli beğenmişimdir yapıtı. Okuyalım mı derseniz yazarın herhangi bir kitabını okuduğunuzda aynı şeyi sizin de hissedeceğinizi tahmin ederek okuyun okutturun diyorum.Beğendiğim bir kaç alıntı yaparak bu konuyu noktalıyorum.
*Ve bütün ev,haritasını dantelleri çizdiği gizemli bir kurallar ülkesiydi.
*Gerçek korku,neyden korktuğunu dahi bilmeden korkmaya galip gelmişti.
*Kahve telvesinin fincanın zarif tenine çizdiği şekilleri okumak,onun gibi badanası dökülmüş evin rutubetli duvarlarındaki lekelerden hayallenerek büyümüş bir yoksul çocuğu içi çocuk oyuncağıydı.
 Arka kapağında beğendiğim  cümle ise şu  oldu.*''yeni roman,işte gökyüzü.''
bi'film 

Woman is Gold-Altınkadın-

yönetmen:Simon Curtis
yazar:Alexı Kaye Campbell
oyuncular:Ryan Reynolds-Helen Mirren

Viyana'da yaşayan Maria Altman(Helen Mirren) 2.Dünya Savaşı sırasında Yahudi olmasından dolayı nazilerin yaptığı baskıyla Amerika'ya kaçar ve geriye kala hayatında Viyana'ya dönme gibi bir niyeti olmadan ve arkasına bakmadan hayatını devam ettirme kararındadır.Ama bundan 60 yıl sonra ,kızkardeşi öldüğünde ,arkasında onu bekleyen ve hatıralarını da içinde barındıran yengesinin tablosu olan The Woman is Gold tablosunu-ki kendisi Klimt'in eseridir- almak üzere deneyimleri oldukça kısıtlı olan avukatı Randol Schoenberg-Ryan Reynolds- ile Viyana'ya döner. Anılarının yaşadığı bu şehirde kendine ait olanı geri alma serüveninin ve gerçek bir yaşam öyküsünün sinemaya aktarımıdır film.
Kendisini Aşk Tarifleri filminde izleme şansı elde ettiğim Helen Mirren rolünü hakkıyla teslim etmiş yine ve yeniden. Usta bir oyunculuk,kendini role teslim etmiş ve bu da sizin olayın gerçekliğiyle yeniden karşı karşıya bırakıyor.
Ryan Reynols ise zaten sevdiğim ve filmlerini büyük bir beğeniyle izlediğim oyunculardan ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim yüzünde sanki sürekli bir soru ifadesi yok mu oyuncunun?Belki de bana öyle geliyordur:D 
 Bu rollerde şu kişiler olsaydı bile diyemiyorum bu denli iyi seçilebilirlerdi ancak.
Filme büyük bir ilgi duymamda diğer etken tabi ki hukuku ve adaleti de içinde barındırması oldu.Ne diyebilirim insan ister istemez çekiliyor:)
Gerçek yaşam öykülerini sevenler izlemeli diyorum ,size bir çok yünden bilgi katacağına ve sıkılmadan izleyeceğinize garanti ediyorum.
Beğendiğim birkaç repliğe de yer vermeliyim yoksa içime hiç sinmez bu yazı:D
*Bu anıları canlı tutmak için elimden geleni yapıyorum.çünkü insanlar unutur,özellikle de gençler..
*Her zaman daha çok kadın yargıç olmalı diye düşünmüşümdür.
*Geçmişin 'şu andan' bir şey istediği an.
*Bizi kalbinde taşı Maria ve mutlu olmayı öğren.
bi' dizi
Once Upon A Time
Bir varmış bir yokmuş herkes çook çok mutluymuş gibi bir başlangıçla en iyi anlatabilecek dizi sanırım Once Upon a Time.
Şimdilik 4 sezon olan dizi geçmiş zamanda , bize çok tanıdık gelen ve çocukluğumuzu geçirdiğimiz masallardan bir uyarlama serisi. ''Ya o masallardaki karakterler gerçek dünyada bir lanet sonucu yaşamak zorunda kalsaydı?'' sorusuyla başlamış olan yapım bu lanetten ve kötü insanların hepsinden  kurtulmaya çalışan masal kahramanlarının etrafında dönüyor.Pamuk prensesinden,kırmızı başlıklı kıza,oradan uyuyan güzele ve istemediğiniz kadar çok prense uzanan dizinin ilk sezonu izledikten sonra yaz tatilinin başlamasıyla devamını getirememiştim.Sevgili I'm tehappiest'ın da önerisiyle tam gaz devam etmeye karar verdim kaldığım yerden:)
Eğer siz de masalları özlediyseniz ve kabarık elbiseleri seviyorsanız hemen başlamalısınız bu akıcı ve eğlenceli diziye,şiddetle tavsiye ediyorum,şimdiden keyifli izlemeler:)

Severek dinlediğim bir şarkıyla posta son verirken önerilerinizi beklediğime de değinmeden geçmeyeyim:)
Kendinize iyi bakın,
mutlu kalın...

                                             

11 yorum:

  1. Benim önerilerim çokesasında Film için Çılgın Kalabalıktan Uzak, Ölümsüz Aşk animasyon seversen eğer Transilvanya Oteli veya Mary and Max var ya Distopya seversen Uyumsuz-Kuralsız filmleri favorim ayrıca blogumda bir kaç filmin yorumları var okuyup fikir edinebilirsin. Kitap postunda Murakami okuduğunu gördüm harika bir başlangıç bende okumuştum sana Sinan Sülün'ün Karahindibasını tavisye ederim şiddetle o da blogumda yorum olarak mevcut !! :) Dünya Bu Kadar kitabını bende yakın zamanda okumuş ve Ayfer Tunç'un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi kitabına yakın bulmuştum. Mutlu günler ! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amanın bir dünya öneriii!!Nasıl sevindim anlatamam:)) Hemen araştırıp izlenecekler ve okunacaklar listeme ekliyorum hepsini.Bu güzel öneriler ve yorumun için çok teşekkür ederim:))

      Sil
  2. Blogunu okumayı çok seviyorum ya. Keşke daha sık yazsa da okusam diyorum hep :) Bu arada hangi hukuk fakültesinde okuduğunu sorsam bir sakıncası var mı acaba? :) Ben de bu sene hukuk kazandım da senin de hukuk okuduğunu görünce merak ettim sadece :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel ve sıcak yorumun için teşekkür ederim,böyle yorumlar görünce çok mutlu oluyorum:) Ankara'da okuduğumu söylesem olur mu sadece?^^Hoşgeldin aramıza,tebrik ederim,umarım çoook mutlu olursun üniversite hayatın boyuca ve sonraki hayatında:))

      Sil
    2. Çok tesekkur ederimm. :) Bende bu guzel dileği okuyunca cook mutlu oldumm insallah sen de hep mutlu olursun ya. :))

      Sil
  3. Ankara Üniversitesi mi yoksam !! :) Ankaradaysan tanışalım isterdim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an Ankara'da değilim ama yıl içinde ben de tanışmayı çok isterim:)

      Sil
  4. Son popüler yazarları ya da kitapları okuyorum hep merak ettim doğrusu bu kitabı..Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  5. Yzılarını çok sevdim bu arada ve ben seni takipteymişim meğer itiraf ediyorum artık sık sık uğrayacağım:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiiin yine de,mutluluk getirdin:) Teşekkür ederim bu güzel yorumun için,mutlu kal:)

      Sil